Muhammed Tayyar TÜRKEŞ'in Kaleminden ; Doyamadın Be Kral…
Hayalinizde bir siyasetçi olduğunuzu düşünün. Bundan 30 yıl önce 300 metrekarelik arsa alıp ailece müteahhitlik yaparak, inandığınız dava uğruna mücadele edip yaşamınızı sürdürüyorsunuz. Belediye başkanı adayı oluyor seçilemiyor, milletvekili adayı oluyor seçilemiyor ve dahası yaşadığınız şehirde varlıklı insanların hiçbiri sizi tanımıyor, muhatap bile almıyor. Ama siz o günlerde inandığınızı söylediğiniz dava uğruna mücadele ediyorsunuz.
Aradan 15-16 yıl geçiyor. Bir anda ülkedeki ezilmişlerin sesi olan büyük bir lidergeliyor, siyasette ezberleri bozuyor, özlenen bir ülkenin temellerini atıyor. Siyasi mücadele vicdan acısıyla başlar. Gazzeli bir çocuğa atılan bomba, Afrika’da açlıktan ölen bir bebek ve başörtüsünden dolayı okul kapısında itilip kakılan öğrenci, oğlunun yemin törenini göremeyen anneleri gördüğünüz zaman Kabe’yi koruyan ebabil kuşları gibi ortaya atılmak istersiniz. Hazret-i İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca gibi yollara düşmek istersiniz. İşte o günlerde böyle bir lider çıkıyor ve ezberleri bozuyor. Çünkü siyaset böyle sevdayla, ızdırapla, sorumluluk duygusuyla başlarsa, Hak yolda bir davanız olur ve Allah da size yardım eder.
Kelimeler güzel ama sözler ağızdan çıktığı gibi uygulaması da böyle devam edemiyor bazen. İmam-ı Gazali ‘Kelamın güzeli sözü az, delili kuvvetli, manası çok ve dinleyeni usandırmayandır’ der. Biz de sizi usandırmamak için hikayemize dönelim ve ne demek istediğimizi biraz daha hikayeleştirerek yazalım. Neden mi hikayeleştiriyoruz? Yazımızın amacı da muhatabı da belli. Bizi bilen biliyor. Ne demek istediğimizi yazdıklarımızla anlamayanı, anlamak istemeyeni, hikayeyi gerçek olaylarla anlatmak zorunda kalmadan anlasınlar diye ve çıktıkları yanlış yoldan dönsünler diye böyle bir giriş yapıyoruz. Anlayacaklarını da sanmıyoruz (Çünkü hırsları ve para kazanma sevdaları o kadar akıllarının ötesine geçti ki) ama yol yakınken biz tarihe not düşelim.
Hikayemize devam edelim. Hikayemizin kahramanı, hani o özlenen hayallerin kavuşturucusu siyasetçinin yol arkadaşı olunca, o içinde yıllardır kahvehanelerde, sohbet toplantılarında Hak yoldaki dava uğruna söylenen sözleri birer birer unuttu. Hani geçenlerde düşmenin etkisiyle 35 yıllık hafızasını yitiren bir genç vardı, tıpkı onun gibi. Kahramanımız bir anda okuduğu okulun kitaplarında yazanları, inandığı Kur’an’ın yolunda öğrendiklerini ve davasını güttüğü hocasının anlattıklarını unuttu ve yaşadığı güç zehirlenmesiyle kenti yönetenlerin akıl hocalığına soyunur hale geldi. Her şeyi mübah gören bir anlayışla, kendisini buralara taşıyan siyasetçinin de davasına ihanet eder hale geldi. ‘Ben’, ‘Ben’ ve ‘Ben’… Sadece ‘Ben’… Koltuk benim olacak, para benim olacak, şehrin en büyük binası benim olacak, ruhsatı verilen benzin istasyonları benim olacak, hatta daha komiği yıkama yağlamacılıkta bile iş yapacak adamı ben belirleyeceğim, para kazananı ben belirleyeceğim, koltuğa oturacak kişiyi ben belirleyeceğim. Kısacası Allah’ın ilahi adaletini unutarak, kentin Firavunu haline gelecek bir hırs. Yazıyı okurken, aklınızdan geçen isimleri bir kağıda yazın. Birini yazdınız. İki olsa kim olur? Bu anlattıklarımızdan ikincisi çıkmıyor. Çünkü alttan da baksan üstten de baksan hikayemizin kahramanında adres aynı yere çıkıyor. Neden?
Çünkü geldiğin yeri unuttun. Yola çıktıklarını, yolda bulduklarınla değiştirdin. İki hafta aynı elbise ile cumaya giderken, artık bir giydiğini bir daha giymez hale geldin.
Biraz merhameti olan ve azıcık da Allah korkusu olan en azından ülkede huzuru istemeyen “terör yardakçısı siyasi partiye oy verin” diyen bir işadamıyla oturmaz;
Biraz merhameti olan ve azıcık da Allah korkusu olan senin inandığın Kur’an’a karşı gelenle bir hırs uğruna aynı masada toplanmaz,
Biraz merhameti olan ve azıcık da Allah korkusu olan inandığın dinine karşı olan ve peygamberine küfredenle dünya malı için bile bir araya gelmez,
Biraz merhameti olan ve azıcık da Allah korkusu olan parası ile Afrika’da safari yapıp, öldürdükleri ile odasına sergi yapan senin inandığını söylediğin liderine küfredenle bir ortamda yemek yemez,
Biraz merhameti olan ve azıcık da Allah korkusu olan kendisini siyasette zirveye taşıyan liderinin karşısındaki siyasi harekete destek vermez,
Biraz merhameti olan ve azıcık da Allah korkusu olan kendisini buralara taşıyan ve sülalesini ihya eder makamlara kavuşturan liderinin karşısında hamleler yapmaz.
Ama bunları biraz merhameti olan ve azıcık da Allah korkusu olanlar yapmaz.
“Benim dediğim olmuyor” diyerek, kendini Firavunlaştırma yoluna gidersen, hem bu dünyada kazandıklarını, hem de inandığını söylediğin ahiretini kaybedersin. Bizden söylemesi… Gözümüz üzerinde, yaptığın her hareket izleniyor. Yol yakınken yanlıştan dön ve en azından 7 sülalene yetecek yediklerinle ilgilen, adam ol ki eskisi gibi ‘Kral’ ol.
Kalın sağlıcakla…