Spor

Şekip Mosturoğlu Yüksek Divan Kurulu başkanlığına aday

Yüksek Divan Kurulu başkanlığına adaylığını duyurdu. Lansmana; kongre üyeleri, eski yöneticiler ve basın mensupları katılım sağladı.

Heyecanlı olduğunu belirterek sözlerine başlayan Mosturoğlu, vefatının 11. yılında kulüp eski genel müdürü Serkan Acar'ı andı.

Şekip Mosturoğlu, Basketbol Süper Ligi'nde şampiyonluğa ulaşan Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı'nı tebrik ederek, "Bu işin ruhu olarak gördüğüm kulüpçülük anlayışının zayıfladığını görüyorum. Geçmiş zamanlarda üyelerimiz arasındaki bireysel iletişimle sağlanabilen kulüp iletişimi, bugün daha yoğun iletişim vasıtalarıyla sağlanamıyor. Aslında üye sayılarımızın büyümesi ile birlikte müşterek olarak oluşturduğumuz etkinliklerin, hizmetlerin ve fikirlerin pozitif etkisinin artması beklenmekteydi. Ancak son yıllarda değerli insanlardan oluşan Yüksek Divan Kurulu'nun varlığına rağmen bu büyüklüğün konsolide edilemediğini, etkin olarak divan kurulumuzun kulüp içerisinde yer almadığını düşünüyorum" dedi. Şekip Mosturoğlu, hayatı ve Fenerbahçe'de aldığı görevlerle ilgili bilgiler de aktararak, "Ben çocukken hayalim şu an aramızda bulunan Cemil Turan'ın 10 numaralı formasını giyebilmekti. Babam Fenerbahçe forması aldı, annem de 10 numarayı işledi. Fenerbahçe'de 12 yıl yönetim kurulu üyeliği yapacağım aklımın ucundan geçmiyordu. Aynı dönemlerde futbol federasyonunda hukuk kurulu üyesi oldum. Bu işin mutfağından gelip federasyonda görev alan ilk kişi oldum. Başkanımız Aziz Yıldırım, beni kulübün 100. yılında yönetim kurulu üyeliğine davet etti. Biz o sezon şampiyon olduk. Çocukken Cemil Turan'ın formasını giymekle başlayan Fenerbahçe rüyam, hiç hayal edemeyeceğim, 100. yılda kupa kaldırmakla oldu. Bundan da kıvanç, onur duydum. Aziz Yıldırım yönetiminde asbaşkanlık görevini yürüttüm. Bu görev süresince kulübümüz sayısız şampiyonluklar kazandı, sporcularımız sayısız madalyalar kazandı. Onları sarı-lacivertli formayla mücadele ederken görmek, bu yarışmalara katılmasına katkıda bulunmak kıvanç kaynağı oldu" şeklinde konuştu. Şekip Mosturoğlu, Sarı-lacivertli kulübün 3 Temmuz 2011'de yaşadığı sözde şike kumpası ve sonrasında yaşananlarla ilgili de, "Hem kulüp tarihimizde hem de Türkiye Cumhuriyeti'nde eşi benzeri olmayan bir olayla karşı karşıya geldik; 3 Temmuz kumpası. Tam 8 ay dava arkadaşlarımla birlikte Metris Cezaevi'nde tutulduk. Bir hukuk adamının böyle bir kumpas davasında tutuklanması çok ağır bir şey. Bunu da yaşadık. Başkanımız Aziz Yıldırım, Asbaşkanımız İlhan Ekşioğlu, efsanemiz Cemil Turan, sporcumuz ve profesyonel çalışanımız Tamer Yelkovan hepsi benim için değerli dava arkadaşlarımla birlikte tutsaklığa ve baskıya karşı büyük Fenerbahçe taraftarıyla birlikte direndik. Yıllarca mahkeme salonlarında haklılığımızın ortaya çıkması için haykırdık, elimizden gelen her türlü çabayı verdik ve mücadele verdik. Sonunda camiamızla birlikte bu savaşı kazandık. Bu FETÖ örgütünün ilk defa çarptığı ve güç kaybettiği sarı-lacivert duvarı hep birlikte ördük. Sizlerin sayesindedir. Mücadele hala bitmedi. Yargı önünde hesap vermesi devam ediyor. Takip etmeye devam ediyoruz. Bu mücadelede bizimle birlikte gözyaşı döken, kulübümüzün uğradığı zararlar son kuruşuna kadar tanzim edilene kadar sürecek ve biz daima bu mücadelenin içinde olacağız. Hayatım boyunca unutmayacağım, aile fertlerime büyük bir miras olarak devredeceğim çok önemli bir şey var; 2010-2011 sezonu şampiyonluk madalyası. Evimin en güzel yerinde saklıyorum" ifadelerini kullandı.

Mosturoğlu, kendisine gösterilen sevgiden dolayı Sarı-lacivertli üyelere teşekkür ederek, "Toplantılar ancak 3-5 sözcünün fikrini ifade edeceği platform olabilir. Ancak bunun arka planda divan kurulu ile divan üyeleri arasında sürekli bir ilişki içerisinde fikirlerini söylemeli, vizyonlarını ortaya koymalı ve bunlardan kulüp yönetiminin istifade etmesidir. Bunun da mekan ve zaman eksikliğidir, bunların giderilmesi için çalışmaya söz veriyorum. Kulübümüzün gelişiminde, mücadelesinde en etkin organ olarak görev yapacağını, bilgisi ile tecrübesi ile çok önemli rol oynayacağına inanıyorum. Fenerbahçe'nin daha da ötesinde Türk sporunun kaptan köşkü, en yüksek tüzük organı. Yüksek Divan Kurulu üyeleri, eşleri ve çocuklarıyla birlikte yaklaşık 15 bin kişilik topluluğuz. Ben kendimi, büyük bir ailenin ferdi olarak görüyorum. Bu aile içerisinde büyük sevgi, saygı gördüm. 3 yıllık dönemimizin sonunda büyük ailemize karşı hesabımızı verdiğimizde aynı sevgi, saygı, ilgi ve desteğe mazhar oluruz. Buna layık olursak, biz görevimizi yaptığımıza kani oluruz" şeklinde konuştu.