Beş Benzemez parti’nin , örgütlerin bir araya gelmesiyle oluşan Zillet İttifakı'nı üstten yöneten birilerinin olduğu hepimizce malum.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun son dönemlerde artan hadsizlikleri, cesaret hapı içmişçesine ona buna parmak sallaması da arkasında bir gücün olduğunun göstergesi.
Bu müdür kim ki Kanal İstanbul projesine dahil olacak yerli yabancı şirketleri mektup yazarak tehdit edecek?
Peki, müdüre bu cesareti veren kim? Onu siyasetin mayın eşeği gibi öne süren kim?
Bu soruyu kolay yoldan cevaplamak isteyenler "Erdoğan'ın ayağına bastığı ülkeler, güçler" der geçerler.
Ama bizim işimiz kolaya kaçmak, cevapları üstünkörü verip geçmek değil!
Biz bu ülkelerin, bu güçlerin, Türkiye'deki maşasını, o maşayı nasıl yetiştirip kullandıklarını ortaya koyalım!
İngiltere'de Exeter diye bir Üniversitesi vardır. Bu üniversite İngiltere deki “Kürt Araştırmaları Enstitüsü” olan tek yükseköğretim kurumudur.
Bünyesinde ayrıca Arap ve İslami Araştırmalar Enstitüsü de barındırır.
İngiliz istihbarat servislerinin yurt dışı görevlere gönderilecek ajanlarının önemli bir bölümü Exeter Üniversitesi’nde eğitimlerini görürler.
Elbette birçok yabancı da bu üniversitede eğitim görmüştür.
Buradan mezun olan veya doktorasını burada yapanlar daha sonra özellikle İslam ülkelerinde önemli ekonomik ve siyasi kuruluşların başında veya devlet görevlerinde görmek mümkündür.
Mesela İslam Kalkınma Bankası’nın bütün önemli yöneticileri Exeter Üniversitesi’nde yüksek lisans veya doktora yapmıştır.
Kamuoyunun Cumhurbaşkanı adayı olduğunda ismini duyduğunuz birilerinin Ekmel ,Ekmek diyerek adını karıştırdığınız, sizin İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri olarak bildiğiniz bizim ise Abdullah gül’ün kendisi aday olamayınca öne sürdüğü piyonu olarak bildiğimiz. Ekmeleddin İhsanoğu’da Exeter Üniversitesi’nde doktora sonrası çalışmalar yapmıştır.
Merkez Bankası eski başkanı şimdiki ip’li milletvekili Durmuş Yılmaz da Exeter Üniversitesi’nden mezundur
Ve tabi ki Abdullah Gül de bu üniversitede 2 yıl eğitim görmüş, İngiliz emperyalizm tornasından geçmiştir.
Abdullah Gül'ün küresel çeteler ile ilişiği bununla sınırlı değil elbette.
28 Şubat'tan bir yıl önce 26 Şubat 1997'de, Abdullah Gül, New York'ta CFR'nin yuvarlak masa toplantısına katılarak kayıtlara geçti
2003 yılında Cumhurbaşkanı iken de "Gizli Dünya Devleti'nin gizli hükümeti" olarak bilinen CFR'nin Ankara'daki toplantısına da ev sahipliği yapmaktan geri durmadı.
1921'de Yahudi finansör Cecile Rhodes'in kurduğu CFR'nin 10 yöneticisinden ikisinin Rockefeller ve Henry Kissinger olduğunu yazmam yeterli olacaktır.
Açıkça görülüyor ki Kraliçe'nin Gül'üne, Türkiye'de istedikleri siyasi iktidarı kurmak için büyük yatırımlar yapıldı ama karşılarında hiç de ummadıkları kadar güçlü ve akıllı bir adam çıktı, planları ellerinde patladı. Patlamaya da devam edecek
"Bunların hepsi Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan'ın yanındayken oldu" diye itiraz edenler için ufak bir bilgi daha verelim.
Erbakan Hoca döneminde Milli Görüş içerisindeki ayrışmaların yegane sebebi de Abdullah Gül'dür.
Bunu ben değil, Şevket Kazan söylüyor. Çünkü o dönemlerde Gül’ün ABD ile yaptığı yoğun görüşmeler ve fax trafiği büyük rahatsızlık oluşturuyordu.
Hatta bu fax trafiğini Şevket Kazan'a haber veren bir danışman, Gül tarafından derhal kovulup işin üstü alelacele ört bas edilmişti.
Şimdi gelelim günümüze!
Parçaları birleştirin. Türkiye üzerindeki planlar başarılı olsaydı, Kraliçenin prensi olarak başa geçeceği planlanan, bunun için üzerinde büyük emekler sarf edilip, yatırımlar yapılan bir zat, sizce öylece bir kenara bırakılır mı?
Ebette hayır!
O zat şimdi, o planları bozan adamın tam karşısında.
Türkiye'yi yönetemedi ama vazgeçmedi de
Şimdi de arka planda muhalefeti yönetiyor. İşte Kılıçdaroğlu'na cesaret veren de o...
Planlarını alt üst eden adamı iktidardan indirip, kuklası haline gelmiş partiler ve örgütler ile birlikte, onu yetiştirenler adına Türkiye'yi yönetmek istiyor! Bütün mesele bu..
Bugün ki yazımızı gönül dostu Mevlana’nın güzel bir sözü ile bitirelim
"Sık sık verilen aynı öğütten sıkılma. Çünkü bir çiviyi çakabilmek için defalarca vurmak gerekir."
Kalın sağlıcakla