Muhammed Tayyar Türkeş'in kaleminden, ''Abdullah Gül Erdoğan’ı ne zaman sattı?''
Siyasetin görünen yüzüne baktığımızda olan şu;
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi Milli Görüş'ün önce gelen genç siyasetçileri bir yola çıktılar.
Bu yolda önlerinde büyük engeller, güçler vardı.
İlk başta bu engellere takılmamak, bu güçler tarafından yok edilmemek adına yumuşak, uzlaşmacı ve özellikle Milli Görüşçüler tarafından çokça eleştirilen bir duruş sergilediler.
Tayyip Erdoğan yeterince güçlenip artık zamanı geldiğini düşününce harekete geçti.
Çoğu insan kırılma noktasını 15 Temmuz darbe girişimi olarak görür ama FETÖ'yü intihara zorlayan, daha doğrusu başka yol bırakmayan süreç, 2011'e kadar dayanır.
15 Temmuz, Tayyip Erdoğan'ın "Artık en az sizin kadar güçlüyüm ve sizi bu topraklarda barındırmayacağım" tavrının kaçınılmaz sonucuydu.
İşte ne olduysa bu süreçte, yani Erdoğan'ın savaşı başlattığı gün ile, tavan yaptığı 15 Temmuz arasında oldu.
Erdoğan'ın yanındaki isimler, onun yol arkadaşları, dava dostları diye bildiğimiz birçok kişi, bu süreçte, bu yolda patır patır döküldü.
Arka planda Erdoğan'ın bu yeni tavrına engel olmak isteyen, onu bundan vaz geçirmek isteyen isimler, yine Erdoğan tarafından birer birer tasfiye edildi.
Onlar da bu tasfiyeden sonra, Erdoğan'ın karşısındaki yerlerini hızlıca aldılar.
Bugün muhalefetin, ne kadar Türkiye düşmanı varsa hepsi tarafından desteklendiğini biliyoruz.
Beş Benzemez partiyi bir araya getiren, örgütleri, vakıfları, sermayedarları, hatta ülkeleri onların desteğine sunan, Erdoğan'ı devirme yolunda hepsini koordine eden bir "üst akıl" olduğunu da...
Aynı muhalefet, kendi ideolojik değerlerini bir kenara bırakmak pahasına, Erdoğan tarafından dışlanan isimlere yanaştı, onlardan medet umdu, hala da umuyor.
Peki bu yakınlaşmalar, konjonktürel durumlar sebebiyle, spontane olarak mı gelişti?
Yoksa bugün muhalefeti yöneten "üst akıl", Tayyip Erdoğan'ın yanındaki adamları tasfiye edilince, aynı adamlarını mecburen onun karşısına mı dizdi?
Soruyu biraz daha net soralım;
Abdullah Gül, Erdoğan tarafından tasfiye edilince mi onun karşısına, muhalefete geçti?
Yoksa zaten Erdoğan'ın karşısında olan, onu kullanmak, kontrol etmek isteyenlerin görevlendirdiği "içerdeki adamları" mıydı?
Bu gün ki yazımızı dede korkut ile bitirelim..
Dede Korkut’un ifadesiyle bunlar “hain”, “kahpe”!
Ve bu kahpe, içerde!
Kalın sağlıcakla