Yaklaşık üç aydır yine yazmadan olan biteni izliyorum. Her ne kadar yazmasam da gündem önceki yazılarım çerçevesinde ilerlemeye devam ediyor.
Libya ve Ege’de olan bitenleri çok önceden tespit edip yazan biri olarak kararlı duruşumuz yedi düvel ve içimizdeki işbirlikçilerini fazlasıyla rahatsız ediyor olmalı ki yine ülkemizi ekonomik kıskaca almaya başladılar. Allah’tan savunma sanayiimiz şahlanmış ve dışa bağımlılığımız azalmış durumda.
İçimizdeki işbirlikçiler demişken, çakma başbakan Davutoğlu hala bildiğiniz gibi! Kendini nimetten saymaya devam ediyor.
Çakma başbakanın yanında arkalarına aldıkları faiz lobisiyle sahaya inen Londra’nın figüranı Bildenberg’ci Babacan ise karşılıksız para basarsanız o paranın değeri düşer demiş. Demiş demesine de adam olana sorarlar; sen de halkta karşılığı olmayan partiyi niye kurdun? Senin ekonomi bakanıyken yaptıkların ortada iken Türk ekonomisi hakkında en son konuşacak kişi sensin. Lafı uzatmadan biz kendisine Türk ekonomisi er ya da geç zirveye çıkacak lakin sen siyasi partiler mezarlığında yerini alacaksın diyelim.
Yazılarımı takip edenler hatırlayacak, Ümmetin Bildenberg ile imtihanı başlıklı yazımda düşmanların ne dediği, ne yazdığı çok önemli değil dost görünenlerin söylemedikleri, söyledikleri ve yazdıkları içimizi acıtıyor derken Mr. Dilipak’ı işaret etmiştim.
İşte o Mr. Dilipak şimdilerde birileri yine düğmeye basmış olmalı ki cerahat saçmaya devam ediyor. Bir dönem CIA’dan maaş aldığını dahi gizlemeyen Dilipak, Gezi olaylarının finansörü Osman Kavala için neden yatıyor, ne suçu var derken FETÖ’cü hainlere de rahatlıkla af çağrısında bulunabiliyor.
Bu kadarla kalsa iyi, siz asıl geçmişine bir bakın!
Yıllardır pazarladığı 28 Şubat’la ilgili olarak o gece yapılacak program için günler öncesinden basılan davetiyelerde resmi ve ismi yer almak suretiyle konuşmacı olduğu halde bademciklerini bahane edip son anda programa katılmayan Mr. Dilipak o günden sonra olacakları bal gibi biliyordu. Birileri her zamanki gibi kulağına fısıldamıştı. Gerçekten hasta da değildi. Yıllarca davanın adamları diye bildiğimiz, el üstünde tuttuğumuz kişiler maalesef bunun gibi içimizdeki işbirlikçilerdi. 28 Şubat’ın arkasından kim neler elde etti, kim bedel ödedi hepimiz biliyoruz. Nurettin Şirin hala hayatta ve yaşadıkları hepimizin malumu. Yıllarını geri getirmez ama ona bir özür borçlusun Mr. Dilipak.
Bugünkü yazımızı bir ayeti kerime ile bitirelim;
“Gerçekten insan çok nankördür.”(Hac Suresi,66)
Kalın sağlıcakla…